Stonewall: LGBT+ hakları açısından bir dönüm noktası olan ayaklanma

“`html

1969 Stonewall Ayaklanması: LGBTİ+ Hakları İçin Bir Dönüm Noktası

28 Haziran 1969 tarihinde, New York’taki bir eşcinsel bara polisin düzenlediği baskın, Amerika Birleşik Devletleri’nde LGBTİ+ hakları mücadelesinde önemli bir çığır açtı. Bu olay, birçok insan için gelecekteki toplumsal değişimlerin habercisi oldu.

O dönemin tanıkları, çok sayıda polisin eylemlerinin, sonraki nesillerin hayatında köklü değişikliklere yol açacak bir başkaldırıya dönüşeceğinin farkında değildi.

Mark, o anlarda fiziksel bir direniş göstermedi; ancak elindeki tebeşirle yazdığı mesajla ruhsal bir direnç gösterdi.

Stonewall Inn’in önünde bir kaos ortamı hakimdi; polis memurlarına bozuk para ve şişeler atılıyordu.

Bir evsiz genç, caddeye doğru yürüyerek kaldırımlara üç güçlü kelime yazdı. Sonrasında, aynı mesajı yükselen bir heyecanla tuğla duvara da yazdı.

Tarihi değiştiren o kelime öbeği, “Yarın gece Stonewall” olarak kayıtlara geçti.

Mark tarafından bırakılan bu kısa, ama etkili mesaj, Marty Robinson’ın başkaldırı hareketine daha fazla destek sağlama çabasının bir parçasıydı.

Baskın, Greenwich Village’daki bara yalnızca bir hafta içinde ikinci kez gerçekleştiriliyordu. Bu seferki ise bir Cuma gecesi, kalabalık bir saat diliminde gerçekleşti.

Barın içinde çoğunluğu lezbiyen, gay ve trans bireylerden oluşan yaklaşık 200 kişi, polisin zorbalığına karşı gelerek Chrisopher Sokağı’na atıldılar.

Bu kez, eşcinseller polisten kaçmak yerine cesurca karşı saldırıya geçmiş, bu da durumu tamamen tersine çevirmişti. O gece, LGBTİ+ hakları hareketinin temeli atıldı ve bunu gerçekleştiren gençler, sonraki dönemlerde örgütlenip güçlenerek toplumsal adalet için savaşacaklardı.

1960’lı yıllarda eşcinsel bireyler, toplumda birçok olumsuz etiketle yüzleşiyor, gizlilik ve korku içinde yaşamaya mahkum bırakılıyordu. Eşcinsel ilişki, çoğu eyalette yasa dışıydı ve bu durum, birçok insanın kariyerini de tehdit ediyordu.

Dışlanmanın Getirdiği Öfke

Baskının yaşandığı dönemde, eşcinsel ilişkiler sadece Illinois eyaletinde yasal olarak kabul ediliyordu. Birçok birey, cinsel kimliklerini açıkça beyan ettiklerinde iş yaşamlarından veya toplumsal statülerinden olabiliyordu.

New York’taki katı yasalar, bu şehirde yaşayan birçok eşcinsel için sorun teşkil ediyordu ve toplumsal baskılar altında yaşamaktaydılar.

O dönemde sadece kıyafet tercihlerinin bile bir kişinin polisten ceza almasına yol açtığı biliniyor. Yale Hukuk Fakültesi’nden Profesör William Eskridge, eşcinsel bireylerin sesini duyuracak siyasi güce sahip olmadığından bahsederek öfkenin patlama noktasına geldiğini vurguluyor:

“Tam anlamıyla bir dinamit fıçısı gibiydi.”

Genç bireyler, geleneksel yöntemlerden ziyade sokağa çıkıp farkındalık yaratmaya karar verdiler. Aniden, aralarında buluşup büyük bir kalabalık oluşturarak eylemlerini sürdüreceklerdi.

Barlar, LGBTİ+ topluluğu için sığınak olmuşsa da polis baskınları bu güvenliği kırıyordu. Alkol yasaları, eşcinsel bireyleri hedef alacak şekilde sıkı uygulanıyordu.

Stonewall Inn, bu baskılar karşısında, LGBTİ topluluğunun kendilerini ifade edebildiği ender yerlerden biriydi. Ancak, 1969 yazına gelindiğinde, bu mekan açık hedef haline gelmişti.

Baskınlar ve baskılar karşısında biriken öfke, yazın en sıcak gecesinde tek bir kıvılcımla başlayabilir, olayların gidişatını değiştirebilirdi.

Saldırmaya Başlayarak Karşılık Verdik

Yaklaşık altı polis memuru kızışan durumu yönetmeye çalıştı; barda zaten içki içen diğer polisler, müşteri gibi davrandılar.

Işıkların yanması ve müziğin durmasıyla birlikte polis, kişilerin dışarı çıkmasını ve kimliklerini göstermelerini istedi. İlk anlarda, durum eğlenceli görünüyordu; gülüşmeler ve şakalar alana hâkim olmuştu. Ancak, durumun sıkıntılı hale gelmesiyle birlikte gerginlik yükselmeye başladı.

Haberlerde, barda bulunan kadınların erkek polis memurları tarafından aşağılandığı ve bir kadın polisi direnmekten kurtarmaya çalışırken, kargaşa başladı.

Durum aniden değişti, öfke patladı ve insanlar polis memurlarına saldırmaya başladı. Birçok kişi gözaltına alındı ve polis, olayları yatıştırmaya çalışırken belirsiz bir şiddet ortamı oluştu.

Bir sonraki akşam ise, Stonewall antepeniştira karşısında daha büyük bir kalabalık vardı; bu kalabalık, mücadelenin gücünü simgeler gibi görünüyordu.

Birbirine kenetlenen insanlar, ortak amaçlarına yönelik güçlü bir güvenle hareket ediyorlardı. Şiddet bu gece de patlak vermişti ve polis üzerine biber gazı sıktı; göstericiler, durmaksızın karşılık verdiler.

Protestolar, bir kaç gece boyunca sürdü ve bu sırada, gözaltına alınmalar da oldu.

Özgürlüğün İlk Adımları

Martha Shelley, ayaklanmadan bir ay sonra bir parkta gövde gösterisi yaparken korku dolu hâlde olsa da öne çıkmış bir cesaret göstergesi sergiledi.

Şimdi 75 yaşındaki Shelley, o günü hatırlarken, “Çok ürkütücüydü,” diyor.

Onun cesur adımı ve diğerlerinin dayanışması, LGBTİ+ bireylerinin hakları için ilk kez özgürce yürümelerine olanak tanıdı.

Stonewall öncesi dönemdeki aktivistler daha nazik yaklaşımlar benimsemişti. Ancak, ayaklanma ile birlikte, talepler sertleşerek daha radikal hale geldi. Shelley ve Robinson’ın organize ettiği etkinlik, bir sonraki yıl yapılacak tarihî onur yürüyüşünün de müjdecisi oldu.

Örgütlenme Süreci

Stonewall, yeni bir dönemin başlatıcısı oldu; bu etkilanma, Eşcinsel Kurtuluş Cephesi’nin (GLF) doğuşuna yol açtı.

Bu grup birkaç hafta içerisinde oluşup, tek bir yapıdan ziyade göreliliği temsil eden birtakım toplulukların birleşimini simgeliyordu.

İsimleri, dönemin devrimci ruhunu da yansıtan bir gönderme içeriyordu. Shelley, eğer bu örgütlenme olmasaydı, ayaklanmanın bir anlamının kalmayacağını belirtiyor.

GLF yalnızca birkaç yıl varlık gösterdi, ancak bu süre zarfında pek çok mücadeleyi daha başarılı bir şekilde yürütme becerisi sergiledi. Genel olarak kontrolün bireylere verilmesi, özgür cinsellik, kadınların üreme hakları ve çok daha fazlasını gündeme getirdi.

GLF, diğer dönemin isyan hareketleriyle işbirlikleri geliştirdi ve tarihi ilk onur yürüyüşünü organize etti. Topluluğu bilgilendirmek amacıyla da çeşitli yayınlar geliştirdi.

Bir yıl sonra GLF, Londra’da da kurulmuş ve hareket uluslararası bir boyut kazanmıştır.

İlk Eşcinsel Onur Yürüyüşü

Şimdi dünya genelinde birçok onur etkinliği gerçekleştiriliyor, ancak ilk adımlar çok daha mütevazıydı.

Ellen Broidy, Stonewall sonrası akşam yemeğindeki üç arkadaşın daha radikal bir yürüyüş fikrini tartışmaya başladığını anlatıyor.

Christopher Street Kurtuluş Günü, Stonewall dizisinin tam bir sene arkasından gerçekleşti ve Greenwich Village’dan başlayıp Central Park’a kadar uzanarak 3 ile 15 bin katılımcıyı bir araya getirdi.

Broidy, katılımcı sayısının gözle görülür bir artış göstermesinin heyecan verici olduğunu ifade ediyor.

“Ana mesaj, ‘Buradayız, eşcinseliz, buna alışın’ idi. Ama ben daha fazlasını hissettim. Devrimdeki rolümüzü oynuyorduk,” diyor.

Herhangi bir şiddet olasılığına karşı bazı katılımcılar, spor dersleri aldı; ancak korktukları gibi olmadı. Diğer şehirlerde de benzer etkinlikler gerçekleştirildi ve Londra’da ilk onur yürüyüşü iki yıl sonra yapıldı.

Broidy, “Özgürleşme ve birliktelik mücadelesinin kaçınılmaz olduğunu biliyorduk. Eğer 1970 yılında bu yürüyüş gerçekleşmeseydi, Londra’da böyle bir etkinlik olmayacaktı,” değerlendirmesinde bulunuyor.

Bugün, onur etkinliklerinde siyasi mesajlar hâlâ önemli, ancak etkinliklerin özelliği, kültürel olarak daha geniş bir çerçeveye yayılmış durumda.

Broidy, bazı ilerlemelere rağmen kayıpların da yaşandığını düşünüyor.

Kazananlar ve Kaybedenler

İlk onur yürüyüşünün ardından, toplumda önemli değişimler yaşandı. Önümüzdeki on yıl içinde eşcinsel bireylere yönelik birçok kısıtlama kaldırıldı, bazı tarama ve tedavi yöntemleri de değişti.

1977 yılında Harvey Milk, San Francisco’da ABD’nin ilk açık eşcinsel yetkilisi olarak göreve başladı. İki yıl sonra, ulusal düzeyde bir yürüyüşte 100,000 kişi gösteride bulundu.

1980’lerde eşcinsellik yasalarının iptali süreci hızlandı ve 2015’te eşcinsel evlilik federal düzeyde tanınan bir hak haline geldi.

2019 itibarıyla, hâlâ kat edilmesi gereken yollar var. Eşcinseller, birçok eyalette hâlâ ayrımcılığa maruz kalabiliyor.

Hak savunucuları, geçmişte kazanılan hakların geri alınmasından endişe ediyor.

Ancak, ilk açık eşcinsel başkan adayının ortaya çıkması, toplumda ilerlemenin devam ettiğini gösteriyor.

Sürekli olarak, bireylerin duygusal durumlarının ön planda olduğu gibi, politik ve sosyal toplumsal konuların da tekrar gözden geçirileceği bir yolculuk sürüyor.

Stonewall’da başlayan bu cesur eylemlerle birlikte, LGBTİ+ hakları için verilen mücadelede bu kadar önemli bir dönüm noktasının yaşandığını sonra düşünen David Carter, “Tarihin akışını değiştiren bir olayın bu denli kendiliğinden gelişmesi çok nadir görülür,” diyor.

“`

Related Posts

ABD’deki mahkûmlara Peru zindanlarının kapısı aralandı

Peru Adalet ve İnsan Hakları Bakanı Juan Alcántara, ABD ve diğer ülkelerden gelen yabancı mahkumların Peru cezaevlerinde barındırılması olasılığına hükümetin karşı çıkmadığını açıkladı. Bakan, bu durumun uluslararası sözleşmelere uygun olması halinde …

İsrail bu kez de Lübnan’ın güneyini vurdu

İsrail ordusu, Lübnan’ın Ayta eş-Şab beldesine saldırı gerçekleştirdi.

İçi insan dolu vagonu benzin döküp yaktı, insanlar nasıl kaçacağını bilemedi

Seul metrosunda bir adam, sabah saatlerinde dolu vagona benzin dökerek ateşe verdi. Boşanma davası sonrası harekete geçen 67 yaşındaki saldırgan, altı kişinin yaralanmasına neden oldu. Savcılık, eylemi terör saldırısı ve cinayet girişimi olarak tanımladı.

Yargıdan Netanyahu’ya kötü haber

İsrail Başsavcılığı, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yolsuzluk davasının iki hafta ertelenmesi yönündeki talebini reddetti

Hastaneye götürülürken ambulansta ikiz bebek dünyaya getirdi

Şanlıurfa’da doğum sanıcıları başlayan kadın, 60 kilometre mesafedeki hastaneye götürülürken ambulansta ikiz bebek dünyaya getirdi.

Evden 2 kamyon çöp çıktı

Mardin’in Artuklu ilçesinde yalnız yaşayan kadının evinden, belediye ekiplerinin çalışmasıyla 2 kamyonet çöp çıkarıldı. Temizlenen ve ilaçlanan ev yeniden kullanıma uygun hale getirilirken, kadın ise tedavi altına alındı.